Siyaset, hele ki iktidarda olan bir siyasi hareket için, salt makam kapma ve koltuk yarışından ibaret olamaz. AK Parti, bir ailenin, bir grubun ya da birkaç adamın özel menfaatlerini korumak için kurulmuş bir merkez değildir. Bu parti; milyonların umutlarını, mazlumların sesini ve Türkiye’nin geleceğe dair planlarını omuzlayan bir kuruluştur. Eğer bugün partide bazıları, “günü doldurma”, “tribünlere oynama” siyasetiyle hareket ederek partiyi kendi küçük âlemine, adeta babasının çiftliğine çevirmeye kalkıyorsa, bunun hesabı sorulmalıdır.
Günümüzde siyaset dilinin kirlenmesi, makamların istismar edilmesi ve parti içi disiplinin gevşemesi yalnızca kurum için değil, ülkenin itibar ve başarısı için de büyük bir zafiyettir. Kişisel çıkarları, parti ilke ve disiplininin önüne koyanlar; ne kendilerine, ne çevrelerine ne de halkın kaderine hayır yapmış olurlar. İktidarın sürdürülebilirliği, mevki-mevkiinin kutsallığına değil; liyakata, hizmete ve millete hesap verebilirliğe dayanır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın teveccühü ve enerjisi hepimizin malumu. Ancak bu, teşkilatlarda yaşanan aksaklıkların ya da bazı kişilerin sorumluluklarını kötüye kullanmasının gizlenmesi anlamına gelmez. Teşkilatlarda hâsıl olan boşluklar, oluşturulan lobi ağlarıyla doldurulmaya çalışılıyor olabilir; fakat kamuoyu, vicdan ve en nihayetinde tarih, bu tür davranışları asla affetmez. Milletin verdiği emanetin istismarına sessiz kalmak, hem siyaseten hem de ahlaken büyük bir yanlış olur.
Parti içinde liyakat, şeffaflık ve adaletin tesis edilmesi geri dönüşü olmayan bir zorunluluk haline gelmiştir. Görevdeki herkes, bulunduğu makamın ağırlığını bilmelidir: makam, kişiye itibar kazandırmaz; kişi makama hizmet etmekle itibar kazanır. Kendi istikballerini düşündüğü için makamları işgal edenler varsa, partinin geleceği ve milletin çıkarı için gerekli adımlar atılmalıdır. Bu adımlar, yalnızca cezalandırma değil; aynı zamanda eğitim, denetim ve teşkilat kültürünün yeniden inşasını da kapsamalıdır.
Unutulmamalıdır ki siyaset sadece bugün değil, yarına da dair sorumluluktur. Kısa vadeli hesaplarla, popülist hamlelerle ya da tribünlere oynayarak kazanılan birkaç oy, uzun vadede toplumun güvenini yitirmekten daha değerli değildir. Millet, samimiyeti, dürüstlüğü ve hizmeti görür; günübirlik şovları, palavraları ve menfaat odaklı yaklaşımları ise eler.
Son olarak şunu söylemek gerek: herkesin bir hesabı vardır; insanların hesabı olduğu gibi Allah’ın da bir hesabı vardır. Bu, sadece dini bir ifade değil; sorumlulukların bilincine çağıran, ahlaki bir uyarıdır. Siyaset, menfaatlerin değil, vicdanın rehberliğinde yürütülmelidir.
AK Parti eğer ayağa kalktıysa, bu milletin umuduna, mazlumların sesine sahip çıktığı içindir. Bu miras, birkaç kişinin keyfine terk edilemez. Temiz bir teşkilat, hesap veren yöneticiler ve samimi bir hizmet anlayışı ile bu partinin asıl gücü korunmalı; görevini kötüye kullananlar ise yerlerini, hizmet edecek ve millete hesap verecek isimlere bırakmalıdır.