Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılı doğum istatistikleri, Isparta ili için dikkat çekici bir tablo ortaya koydu. Son beş yılın verileri, şehirde doğurganlık hızının istikrarlı bir şekilde gerilediğini gösteriyor. 2019 yılında 4772 olan doğum sayısı, 2024’te 3811’e düştü. Bu düşüş yalnızca sayısal bir azalmayı değil, aynı zamanda Isparta'nın demografik yapısında sessiz ve derin bir dönüşümün işaretini taşıyor.
Isparta’da doğurganlık hızı, 2019 yılında 1.56 iken 2024 yılı itibarıyla 1.28’e geriledi. Bu oran, Türkiye ortalaması olan 1.48’in de altında kalıyor. Bilindiği üzere nüfusun kendini yenileme eşiği 2.1’dir. Isparta’nın bu seviyenin oldukça altında olması, uzun vadede nüfusun yaşlanması ve ekonomik-sosyal yapının etkilenmesi anlamına geliyor.
Verilere göre doğurganlık hızı kırsalda 1.48 ile Türkiye ortalamasına yakınken, kent merkezlerinde bu oran 1.24’e kadar düşüyor. Bu durum, kentleşmenin doğurganlık üzerinde baskılayıcı bir etkiye sahip olduğunu ortaya koyuyor. Kırsal kesimdeki toplumsal yapının, çocuk sahibi olmayı hala önemli bir değer olarak görmesi, bu farkın temel nedenlerinden biri olabilir.
Eğitim düzeyine göre yapılan incelemede, en fazla doğumu ilköğretim mezunu annelerin yaptığı görülüyor. Yükseköğretim mezunları ikinci sırada yer alırken, okuma yazma bilmeyen kadınlarda doğum oranı en düşük seviyede. Bu tablo, eğitim düzeyi arttıkça çocuk sahibi olma eğiliminin azaldığını, kadınların bireysel kariyer ve yaşam tercihlerinin doğurganlık kararlarını etkilediğini gösteriyor.
Isparta’da ilk doğum yapan kadınların ortalama yaşı da yükselmiş durumda. 2019’da 26.3 olan ortalama yaş, 2024’te 27.4’e çıkmış durumda. Bu artış, kadınların eğitim ve kariyer hedeflerini önceleyerek anneliği daha ileri yaşlara ertelediklerinin göstergesi. Ayrıca annelerin birden fazla doğum arasında bekledikleri süre de ortalama 5 yıl 4 ay olarak ölçülmüş durumda. Üçüncü çocuk ile ikinci çocuk arasındaki ortalama süre ise 6.2 yıl.
Isparta’daki bu veriler, sadece bölgesel bir demografik eğilim değil, aynı zamanda Türkiye genelindeki düşük doğurganlık sorununun küçük bir yansıması olarak değerlendirilmeli. Doğurganlığın bu hızla düşmesi, gelecekte iş gücü piyasasından sağlık sistemine, eğitim planlamasından sosyal güvenlik yapısına kadar pek çok alanı derinden etkileyebilir.
Bu tablo, karar alıcılar açısından sadece bir istatistik değil; genç nüfusun korunması, aile yapısının desteklenmesi ve kadınların hem sosyal hem ekonomik hayatta güçlendirilmesi gibi alanlarda stratejik adımların atılması gerektiğini gösteren açık bir uyarıdır.