Türkiye’nin en önemli halk ozanları arasında gösterilen merhum Murat Gezici (Mırade Kıne), sanatıyla yalnızca kendi dönemine değil, sonraki kuşaklara da yön vermeyi başaran ender isimlerden biri olarak hafızalarda yaşamaya devam ediyor. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde eserleri dilden dile aktarılan Mırade Kıne’nin değeri, aradan geçen yıllara rağmen her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.

1960, 1970 ve 1980’li yıllarda bölgenin kültürel hayatında adeta bir idol haline gelen Murat Gezici, sadece güçlü sesiyle değil, besteleri ve derin anlatımıyla da halk müziğinin temel taşları arasında yer aldı. Eserlerinin farklı sanatçılar tarafından yorumlanması, onun sanatını coğrafi sınırların ötesine taşıyarak geniş kitlelerle buluşturdu. Kürt halk müziğinin hafızasında özel bir yere sahip olan Mırade Kıne, bugün klasikleşmiş pek çok eserin gerçek sahibi olarak kabul ediliyor.

Usta sanatçının eserleri arasında; Ciwan Haco tarafından seslendirilen “Zirave” ve “Çave Te Xumaline”, Şivan Perwer’in yorumladığı “Mala Min”, “Şexa Delal” ve “Bave Fexriya” gibi unutulmaz parçalar bulunuyor. Yıllar boyunca milyonlarca dinleyicinin hafızasında yer edinen bu eserler, Murat Gezici’nin bestecilik gücünü ve anlatım derinliğini açıkça ortaya koyuyor.
Öte yandan, İzzet Altınmeşe gibi önemli sanatçılar tarafından seslendirilen ve uzun yıllar anonim olarak bilinen “Naze” başta olmak üzere birçok eserin de Murat Gezici’ye ait olduğu biliniyor. Bu durum, Mırade Kıne’nin eserlerinin halk arasında ne denli benimsendiğini ve anonimleşecek kadar yaygınlaştığını gösteren önemli bir kültürel göstergedir.

Mırade Kıne, yalnızca bir ozan değil; yaşadığı coğrafyanın acılarını, sevinçlerini ve kültürel mirasını eserlerine yansıtan güçlü bir halk anlatıcısıdır. Bugün hâlâ dinlenen şarkıları ve yeni kuşak sanatçılar tarafından yeniden yorumlanan eserleriyle Murat Gezici, Türk ve Kürt müzik tarihinde saygın ve kalıcı yerini korumaktadır.
Merhum Murat Gezici’nin ardından, bu güçlü sanatsal mirası başarıyla sürdüren oğlu Sait Gezici, müzik dünyasında adından söz ettirmeye devam ediyor. Güçlü sesi, derin yorumu ve özgün besteleriyle dikkat çeken Sait Gezici, yalnızca babasının izinden yürümekle kalmıyor; aynı zamanda bu mirası çağdaş bir anlayışla geleceğe taşıyor.

Babasıyla ilgili duygularını samimi sözlerle dile getiren Sait Gezici,
“Babam Murat Gezici benim gururum, güneşimdir” ifadeleriyle, sanat yolculuğundaki en büyük ilham kaynağının babası olduğunu vurguluyor. Bu sözler, müziğin kuşaklar arası aktarımını ve baba–oğul arasındaki güçlü bağı gözler önüne seriyor.

Hem Kürtçe hem de Türkçe eserleri başarıyla seslendiren Sait Gezici; Kürtçe repertuvarında “Demu Dewrane Bere”, “Mın Go Qey Dostamıni”, “Keçe Tu Jiyani”, “Dayê Te Çima Ez Anîm Dünyane”, “Dilane”, “Herai Zerdüş Te Nan Na” ve “Nabe Sibe” gibi eserlerle geniş bir dinleyici kitlesine ulaştı. Türkçe repertuvarında ise söz ve müziği kendisine ait olan “Gidersen”, “Lal” ve “Dilda” gibi parçalar öne çıkıyor ve sanatçının besteci kimliğini pekiştiriyor.

Bunun yanı sıra “Sevince İnsan Ölmezmiş”, “Uyuyamıyorum”, “Ölsem de Olur”, “Bitlis’te Beş Minare”, “Yar Yitirdim”, “Canan” ve “Benim O Yare Verilmiş Sözüm Var” gibi eserler de müzikseverler tarafından ilgiyle takip ediliyor. Özellikle Herai Zerdüş’ün birçok önemli eserinde gerçekleştirilen düet çalışmaları, müzik dünyasında dikkat çeken projeler arasında yer alıyor.
Babası Murat Gezici (Mırade Kıne)’nin eserlerini yeniden yorumlayarak geçmişe saygı duruşunda bulunan Sait Gezici, aynı zamanda bu kültürel mirası geleceğe taşıyan güçlü bir köprü görevi üstleniyor. Sanata olan bağlılığı, duygu yüklü yorumları ve özgün üretimleriyle Sait Gezici, müzik dünyasında kalıcı ve saygı uyandıran bir yolculuğu emin adımlarla sürdürüyor.