Son32 haber'in Genel Yayın Yönetmeni Gazeteci arkadaşımız Soner Toros'un yazısı:
Kulaktan kulağa yayılan Mersin’deki şeker doktorunun ünü gittikçe artıyor. Biraz gazetecilik merakı biraz da şifa arama arzusuyla kendimizi Mersin’de bulduk. İyi ki de gitmişiz…
Son zamanlarda insülinle ilgili birçok yazı çıkıyor, birçok iddia ortaya atılıyor. “Kanda insülin seviyesi ne kadar azsa ömür o kadar uzun olur”, “İnsülin kanda yükseldikçe ciddi hastalıkların oluşması ihtimali artar”, “İnsülinin fazlası kanser yapar, kalp krizine neden olur, felç ve inme yaşatır” gibi iddialar uzayıp gidiyor.
Bu tür yayınlar, yaşamı boyunca insülin kullanmak zorunda olan birçok hastada ciddi endişeler oluşturuyor. Tabi ki 14 yıldır bu durumu yaşayan birisi olarak bende de…
Genetik öyküsüne inandığım şeker hastalığı ile ilk 2006’da tanışmıştım. Çünkü rahmetle annem ve kardeşleri ile annesine kadar uzanan bir genetik öyküsü var bizdeki şekerin. Tabi ben ve büyük kardeşlerimde şekerle erken yaşta tanışanlardanız. Sık idrar, ağız kuruluğu ve kilo kaybı. Bu belirtiler ile başvurduğumuz sağlık merkezinde ilk hastalığımı öğrenmiştim. İlk yıl çok ciddiye almamıştım ama ertesi yıl aynı şikayetlerle yeniden sağlık merkezine başvurduğumda Tıp Fakültesi’nin acil girişinden girip, endokrin servisinde 1 hafta yataklı tedavi görünce anladım bu hastalığın ciddiyetini ve önemini. Uzun yıllar insülün kullandım, ilaç tedavisi, beslenme değişiklikleri. 14 yıldır iyi-kötü, zor-kolay ve tarifi çok bir çok etkisi ile şekerle birlikte yaşamayı öğrendik.
Bence gazeteciliğin meslek hastalıklarından en önemlisi şeker. Meslek büyüklerim, meslektaşlarım ve daha küçük yaştaki arkadaşlar arasında şeker hastalığını yaşayanlar az sayıda değil. Temelinde stres, yoğun iş temposu, düzensiz ve hızlı beslenme olan bir rahatsızlık. O da bizim meslekte maalesef çok fazla. Tansiyon, kolesterol gibi diğer dahili hastalıkları hiç saymıyorum.
Son aylarda yeniden insülün kullanmaya başlamıştım. Sabah-akşam insülin kullanıyoruz ama bir etkisini hmiyordum. Bu arada Allah devletimize zeval vermesin. Bir poşet dolusu ilaç kullanıyorsunuz, ödediğiniz fark ücreti yok denecek kadar az. Sağolsun eczacım da işyerime kadar getiriyor.
Şeker hastalığı ile ilgili diyabetik cerrahi yollarını uzun süre araştırdım. Cerrahi müdahale ile kurtulanlar olduğunu duyuyoruz. Ama birkaç yıl önce duyduğumu Mersin’deki doktora gitmeyi, tanışmaya karar vermiştim. En son sevdiğimiz bir abimizin de gidip, olumlu referans vermesinden sonra benim gibi kaderi genç yaşta şeker hastalığı ile birleşen Mustafa Baş için de bilgi alıp, randevu alarak Mersin yolunu tuttuk. Buradan değerli dostlarımız Muhtarlar Derneği Başkanımız Gökhan Büyükleblebi ile Dere Mahallesi Muhtarımız Şakir Taşçeken’e refakatleri için teşekkür etmeden geçemeyeceğim.
Uzm.Dr. Mehmet Uçmak, Soner Toros, Mersin Muhtarlar Derneği Başkanı Vahap Seçer, Hastane Koordinatörü Ekrem Özer, Hastane Yönetim Kurulu Başkanı Genel Cerrah Bayram Kutlutürk, Isparta Muhtarlar Derneği Başkanı Gökhan Büyükleblebi ve Dere Mahallesi Muhtarı Şakir Taşçeken.
‘Mersin’de bir doktor varmış, 1 gece yatırıyormuş, serum takıp iyileştiriyormuş’ bilgisi ve daha önce dediğim gibi bir abimizin olumlu referansı ile kendimizi Mersin’de bulduk. Biraz gazeteci merakı biraz da şifa arama arzusu ile gittiğimiz Mersin’de gördüklerim bir Urfalı uzman doktor ve Malatyalı bir doktor girişimci adına beni gururlandırdı. Sabah 08.00’de hastanede olmazsanız öyle sıra almanız kolay değil. Çünkü sırada çok kişi var. Doktor ile 5 dakikalık bir görüşmeden sonra kan tahlilleriniz alınıyor, eko testiniz yapılıyor. Kan tahlilinde dikkat çeken unsur kan alınan tüp sayısının 5-6 civarında olması. Saat 11.00’da da yeniden sıraya girip, doktor ile görüşüyorsunuz. Tahlil sonuçlarına göre şeker tipiniz Tip 1 ise yapacak bir şey yok, insülün ile tedaviye devam. Şayet tip 2 yani sonradan olmak şeker hastası iseniz o mütevazi, butik hastanenin 5. Katında otel konforunda yataklı tedaviye alınıyorsunuz.
Biz Mustafa Baş arkadaşımla birlikte biraz şehir turu, bir kantin muhabbeti, çay-kahve filan yaptıktan sonra yataklı tedavi için bize gösterilen odamıza geçtik. İyiki de öyle yapmışız. Odasının kapısında yüzlerce hastanın beklediği, konuşmak için 5 dakikadan fazla zaman bulamadığınız adı mucize doktora çıkan Uzman Dr. Mehmet Uçmak’ı çay molasında görünce fırsatı çok iyi değerlendirdik. Kafamda soru işareti yapan tüm soruları biraz da mesleğimin verdiği rahatlık ve tecrübe ile arka arkaya sıraladım…
Soru ve cevaplarına geçmeden önce şunu belirteyim. Şeker doktoru Mehmet Uçmak bey öyle ‘şekeri bitiririm, mucizeler yaratırım’ tarzı üfürükçü birisi asla değil. Özel hastanede başhekim olarak resmi statüde çalışan Tıp Fakültesi eğitimini Uludağ Tıp Fakültesi’nde tamamlamış, dahiliye uzmanlığını Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapmış, hemodiyaliz uzmanlığını da Adana Numune Hastanesi’nde tamamlamış Şanlıurfalı bir doktor. Öyle ‘şeker hastalığını yok ediyorum’ diye bir iddiası da söylemi de yok. Tam tersine hastanenin Mehmet Uçmak’a ait sayfasında bu durum ‘uyarı’ olarak kalın harflerle belirtiliyor. Uzman Dr. Mehmet Uçmak’ın uyguladığı tedavi yöntemi, metodu ve verdiği ilaçlar şu an Türkiye’nin her yerinde yapılabilecek, uygulanabilecek bir model. Peki neden sadece Mehmet Uçmak hocam. Türkiye’nin dört bir yakasından hatta Ortadoğu bölgesinden binlerce şeker hastasını peşinden koşturan Mehmet Uçmak’ın sırrı neydi?
Dedim ya hocayı bulunca kafamdaki soruları tek tek sordum. Bugüne kadar hiçbir gazeteciye beyanat vermemiş. Google baksanız hiçbir röportajı yok. Uyguladığı tedavi yolunu, yaptığı tahliller sır gibi. Okumuş, araştırmış, bir yol bulmuş. Emeğini öyle herkese kolay yoldan göstermek istemez tabiki de…
Devam edecek…
İç Hastaşıkları Uzmanı Mehmet Uçmak, Türkiye'nin her yerinden hasta çekiyor.
