Örneğin en başta bu işlere kafa yoran yani kısmen de olsa siyasetle ilgilenen kişilere mikrofon uzattığımızı varsayalım birçoğu Menderes Türel’in yüzde kaç ile seçimi kaybettiğini söyleyemez. (Bereket Google var.)
Meraklandırmadan size rakamı vereyim. Türel 2019 yerel seçimlerinde %46,27 oy oranı ile seçimi kaybetmişti. Aritmetik olarak seçimi kazanamamasının tüm bileşenlerinin olduğu bir yılda seçime giren Türel 61 bin oy farkı ile seçimi kaybetmişti.
Ayrıca 2019 yılında Antalya’da İyi Parti çok güçlü bir siyasi parti konumunda ve millet ittifakı içerisindeydi. Yaklaşık 260 binin üzerinde bir oy sayısına sahipti. 2018 seçimlerinde 3 milletvekili çıkardığını hatırlatmakta yarar var.
Bunun yanı sıra HDP oyları bir milletvekilliğini çıkarıyor ikinciyi kıl payı kaçırıyordu. Anlayacağınız Millet İttifakı sayısal olarak çok büyük bir avantaj ile yaklaşık 350 bin avantajlı oyla seçime başladı.
Rakamlar böyle olduğu için siyasette gördüğüm en pragmatik kişilerden olan Muhittin Böcek aday olmayı kazanmak ile eşdeğer görerek aday olma sürecinde büyük bir efor harcadı. Ankara’yı yol eyledi ne yaptı etti aday olmayı başardı. Elbette ortada var olan rakamların dili Millet İttifakının kazanacağını işaret ediyordu.
Türel ise Antalya’ya yaptığı hizmetlerin sahada karşılığı olacağına inanarak seçime hazırlandı. Antalya’da politize olmuş bir seçmen kitlesinin yanı sıra hizmet odaklı oy verme eğiliminde olan seçmenlerin sayısı kazananı belirleyecekti.
Elbette politize seçmen sonucu belirledi. Türel’in yüzde 47’ye yakın oy alarak seçimi kaybetmesi siyasi manada ender görülen bir tablodur. Oyunu artırırken seçimi kaybetmek buna rağmen gerek oy sayısı gerek önceki dönemlerde alınan oylarında üzerine çıkması Cumhur İttifakının umudunu korudu.
Seçimin ardından kaybetmenin onlarca nedeni sıralanabilir. En kolaycılık ise adayların doğru olmadığına yöneliktir. Ardından başkanın etrafı suçlanır. Sonra dedikodusu aslının önüne geçen efsaneler anlatılır. Hepsinin kendi içine siyasi anlamı ve karşılığı olsa bile rakamsal tutarlılığı göz önüne alındığında net bir şey ifade etmez.
Bunun yanı sıra Antalya’da Türel’in kişisel oylarını Türel ile girilen her seçimde net bir şekilde hissedersiniz. Antalya adayların kişisel oyu olmadığı zaman parti oyları ile girilen her seçimde sürprizlere gebedir. Örneğin Hasan Subaşı ve Muhittin Böcek’te şahsi oy potansiyelleri olan siyasilerdir. Bu gerçekleri göz önüne almadan tahlil yapmak sonuç vermez.
Gelelim son seçime; bu sefer Muhittin Böcek’in karşısında Hakan Tütüncü vardı. Böcek %48,71 ile seçimi kazandı. Hakan Tütüncü ise %40 ile seçimi kaybetti. Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki oy farkı ise 125 bine çıktı. İki çok küçük ilçe haricinde hiçbir ilçede belediye kazanamadı. Elbette her dönem kendi koşullarında değerlendirilmesi gerekir.
Tütüncü çok profesyonel bir kampanya sürdürmesine rağmen Böcek 25 yıldır siyasette nasıl yaptıysa aynısını yaptı. Emeklilerin isyan ettiği bir dönemde, ekonominin zor koşullara dönüştüğü zamanda yerel seçim dilinden uzaklaşarak direk mutfağın dilini kullandı. Billboardlarda emekliler üzerine afişler astı. Yerel seçim dinamikleri üzerine bir şey kurmadı.
Yine de yüzde 40’lar seviyesini kimse beklemiyordu. Ben burada seçimleri kişiselleştirmek istemiyorum ancak siyasi marka değeri yapay desteklemeler ile gerçekleşmiyor.
Türel’in bir Antalya hikayesinin üzerine bir başka hikayen yoksa eksik kalıyorsun. Türel 2019’da %46,27 ile seçimi kaybederken Muhittin Böcek 2024 yılında %48 ile seçimi kazandı.
Son olarak kaybeden biri neden yeniden MKYK’ye alındı? İşte yukarıda ki rakamlar bazı şeyleri çok net ifade etmiyor mu? Sorun şu, bir şehirde marka değeri çok yüksek bir kişinin ve her an bir pozisyona getirilmesi yönünde beklenti içinde olan kitlenin varlığını analiz etmeden kararlar almak kendi içinde dostlar alışverişte görsüncülükten başka bir şey değildir. Nitekim dostlar alışverişte gördü.