Son günlerde kamuoyunu meşgul eden ve sosyal medyada geniş yankı uyandıran bazı görüntüler ve belgeler, CHP’li bazı belediyelere yönelik ciddi yolsuzluk, irtikap ve rüşvet iddialarını beraberinde getirdi. Özellikle "para kuleleri" olarak adlandırılan nakit görüntüleri ve bazı ifadelerde geçen “Tayland baklavası” isimli para kutularının ortaya çıkışı, toplumda büyük bir şaşkınlık ve tepkiye yol açtı.
Söz konusu olayların sadece kişisel yolsuzluklar değil, sistematik bir para toplama organizasyonu olduğu yönünde iddialar kamuoyunda dillendirilmeye başlandı. Basına yansıyan bazı haberlerde, CHP’nin gelecek genel ve yerel seçimler için “yüksek bütçeli” bir hazırlık içinde olduğu ve bu amaçla belediyelere hedef rakamlar belirlediği öne sürülüyor.
Örneğin; Antalya Büyükşehir Belediyesi için 100 milyon Euro, Manavgat Belediyesi için 20 milyon Euro, İstanbul için 1 milyar Euro, Ankara için 800 milyon Euro gibi rakamların konuşulduğu iddia ediliyor. Bu tür iddiaların, bazı belediye meclis üyeleri veya görevden ayrılan bürokratların dolaylı ifadeleriyle de desteklendiği belirtiliyor.
Manavgat Belediyesi’ne yönelik soruşturmalarda, ifade veren bazı iş adamlarının ve turizmcilerin "zorla para istendiği", “verilmeyince işlerinin durdurulduğu”, “kan kusturuldukları” yönündeki ifadeleri basına yansımış durumda. Elbette ki bu ifadelerin doğruluğu yargı sürecinde netlik kazanacaktır. Ancak, ortaya çıkan tablo; sadece bireysel sapmalardan öte, daha büyük bir sistemin parçası olabileceğini düşündürüyor.
Burada en dikkat çekici nokta ise şu: Söz konusu iddialar sadece birkaç kişiyle sınırlı değil. “Hiçbir CHP’li belediye bu sistemin dışında kalmadı” iddiası, halkta ciddi bir güvensizlik ortamı yaratıyor. Bu durum, dürüst görev yapmaya çalışan belediye başkanlarını bile zan altında bırakıyor.
Olaylar şu an yargıya taşınmış durumda. Bu süreçte hukuk kuralları çerçevesinde hareket edilmesi ve soruşturmaların tüm yönleriyle derinleştirilmesi kamu vicdanı açısından büyük önem taşıyor. Eğer bu iddialar doğruysa, sadece kişisel değil, partisel boyutta bir sorumlulukla karşı karşıya olabiliriz.
Her ne olursa olsun, halkın vergileriyle çalışan belediyelerin tek amacı, halka hizmet olmalıdır. Seçim harcamaları için usulsüz kaynak yaratmak, kamu yönetimini bir rant aracına çevirmek, demokrasimizin ve yerel yönetim anlayışımızın temeline konmuş bir dinamittir.
Biz gazeteciler olarak, bu süreçleri dikkatle izlemeye ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz.