Murat Taşçı


Eğirdir Gölü Kurumasın!

Eğirdir Gölü sadece su değil, Isparta’nın kalbidir. Kurursa, bir şehir susar. 46 milyon metreküp su umut olabilir ama sürdürülebilirlik olmadan çözüm değildir.


Yazan: Murat Taşçı

Son yıllarda doğal kaynaklarımızla ilgili sıkça alarm zilleri çalıyor. Ancak bu kez mesele yalnızca çevresel değil; aynı zamanda sosyolojik, ekonomik ve hatta psikolojik boyutları da olan bir felaketle karşı karşıyayız. Sözünü ettiğim yer, Türkiye’nin en güzel tatlı su kaynaklarından biri olan ve Isparta'nın kalbi niteliğindeki Eğirdir Gölü.

Eğirdir Gölü yalnızca göreni büyüleyen bir doğal güzellik değil; aynı zamanda bölge halkının içme suyu kaynağı, tarımsal üretimin bel kemiği ve Isparta'nın sosyoekonomik yapısının temel taşıdır. Ancak ne yazık ki son yıllarda art arda gelen kuraklıklar, yanlış sulama politikaları ve kontrolsüz yeraltı suyu kullanımı nedeniyle gölün su seviyesi kritik derecede düşmüş durumda. Uzmanların da uyardığı gibi göl geri dönülmez bir yok oluş sürecine giriyor.

Geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanı Sayın İbrahim Yumaklı’nın açıklamaları hepimize bir nebze de olsa umut verdi. Bakan Yumaklı, Aksu’dan Eğirdir Gölü’ne yıllık 46 milyon metreküp su aktarımı yapılacağını duyurdu. Bu, önemli ve yerinde bir adım. Ancak mesele yalnızca suyu göle taşımakla çözülmüyor.

Bu noktada sormamız gereken soru şu: Suyu göle getirmek kadar, onu orada tutabilecek miyiz?

Eğirdir Gölü’nün kurtuluşu için yapılması gerekenler çok katmanlıdır:

Entegre Su Yönetimi: Göl çevresindeki su kullanımı ciddi biçimde denetlenmeli. Kaçak kuyuların kapatılması, tarımsal sulamanın modern yöntemlerle yapılması ve su kayıplarının azaltılması şart.
Çevresel Duyarlılık ve Eğitim: Bölge halkı gölün taşıdığı stratejik önemi bilmeli. Yerel yönetimlerin ve STK’ların öncülüğünde sürekli çevre bilinci kampanyaları yürütülmelidir.
Yasal Koruma ve Takip: Eğirdir Gölü için özel bir koruma statüsü getirilmesi, bölgedeki yapılaşmanın ve su kullanımlarının sıkı takibe alınması gereklidir.
Alternatif Su Kaynakları Planlaması: Gölü destekleyen havzalar dışında, geri kazanılmış su sistemleri, yağmur suyu depolama projeleri gibi alternatif sistemler devreye alınmalıdır.
Bilimsel Araştırma ve İzleme: Sürekli veri toplanmalı, gölün su seviyesi ve ekosistemi akademik kurumlarla iş birliği içinde izlenmelidir.
Unutulmamalıdır ki Eğirdir Gölü, yalnızca bir göl değildir. O, bölgenin geleceğidir, huzurudur, geçim kaynağıdır. Kuruyan bir göl, aslında hayatın kurumaya başlaması demektir. Bu sadece Isparta’nın değil, tüm Türkiye’nin meselesidir. Bugün hep birlikte sahip çıkmazsak, yarın sadece fotoğraflarda kalan bir göle ağıt yakar hale geliriz.

Bizim hâlâ bir şansımız var. Bu şansı doğru kullanmak için zaman daralıyor.

Eğirdir Gölü kurumasın, hayat kurumasın.