Antalya’nın göz bebeği, yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası Kaleiçi, yıllardır süregelen restorasyon ve tadilat çalışmalarıyla gündemde. Tarihi yapılarıyla geçmişin izlerini taşıyan bu bölge, ne yazık ki kaplumbağa hızında ilerleyen yenileme çalışmaları nedeniyle hem esnafın hem de ziyaretçilerin tepkisini çekiyor.
Tarihi mekânların korunması elbette ki önemli. Ancak bu süreç, yıllar süren bitmek bilmeyen bir çileye dönüşmemeli. Kültürel mirası yaşatmak adına başlatılan restorasyon projelerinin, uzayıp giden süreçler nedeniyle bölgeyi adeta bir şantiye alanına çevirmesi, turizme de büyük zarar veriyor.
Gelen turistler, molozlarla dolu sokakları, inşaat bariyerleriyle kapatılmış yolları gördüğünde, Kaleiçi’nden beklediği nostaljik atmosferi bulamıyor. Esnaf ise bu süreçten en çok etkilenen kesim. Dükkanlarının önünde devam eden inşaat çalışmaları nedeniyle müşteri kaybı yaşanırken, yıllardır süren belirsizlik ekonomik olarak da büyük bir yük oluşturuyor.
Öte yandan, yetkililerin çevre temizliği konusunda gösterdiği hassasiyet takdir edilmeli. Ancak sadece temizlik yeterli değil. Kültürel mirasın korunması adına başlatılan projelerin hem daha hızlı hem de daha sağlıklı yürütülmesi gerekiyor. Avrupa’daki benzer tarihi bölgelerde restorasyon projeleri titizlikle planlanarak en kısa sürede tamamlanıyor. Neden bizde de bu örnekler dikkate alınmıyor?
Yetkililerin, restorasyon süreçlerini hızlandırmak için daha etkin bir planlama yapması şart. Çünkü Kaleiçi, sadece Antalya’nın değil, Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri. Ve bu tarihi doku, kaderine terk edilmemeli.
Artık yetkililerin, "tarihi koruyoruz" derken onu yok etmenin eşiğine getirdiğini fark etmesi gerekiyor. Kaleiçi’nin çehresi, yıllar süren inşaat gürültüsüyle değil, hızla tamamlanan restorasyonlarla güzelleşmeli. Aksi takdirde, bu eşsiz miras, ilgisizlik ve yanlış planlamalar yüzünden her geçen gün biraz daha zarar görecek.