CHP’nin 39. Olağan Kurultayı geride kaldı ama tartışmalar bitmedi. Yeni A takımının şekillenmesi doğal olarak gündemin ilk sırasına oturdu; ancak kulislerde fısıltılarla yayılan bir başka detay, haftanın en dikkat çeken başlıklarından biri oldu: Hikmet Yalım Halıcı’nın Parti Meclisi’ne aday olmaması.
Siyasette makam için yarışan çok, ama gerektiğinde geri çekilen pek yoktur. Hele ki Genel Başkan’a en yakın isimlerden biri olarak bilinen, iki dönemdir PM’de görev yapan biri iseniz… Bu nedenle Halıcı’nın “Ben aday olmayayım, yeni isimlere alan açayım” diyerek PM dışında kalması, siyasetin alışıldık reflekslerine pek benzemiyor.
Özgür Özel’in, Halıcı’nın bu kararı için “fedakârlık” ifadesini kullanması, kulislerdeki soru işaretlerini büyük ölçüde giderdi. Çünkü normal şartlarda bu tür geri çekilmeler ya bir kırgınlığa ya da zorunluluğa yorulur. Bu kez tablo farklı.
Halıcı’nın mesajı ne?
Burada Halıcı’nın ima ettiği bir çizgi var:
“Ben koltuğa değil, davaya bağlıyım.”
Türkiye siyasetinde pek duyulmayan ama duyulduğunda da not düşülmesi gereken bir tavır bu. Çünkü bugün hemen her partide, en küçük görev için dahi yoğun kulis trafiği yaşanırken, Halıcı gönüllü olarak geri adım atıyor.
Elbette bunda başka stratejik hesaplar da olabilir. Siyaset, satranç gibidir; bazen taş kazanmak için değil, doğru hamleyi saklamak için geri çekilirsiniz. Yeni dönemde Halıcı’nın farklı bir görev üstlenmesi pekala olası. Yine de bu, atılan adımın değerini azaltmıyor.
Gerçekten “ballı lokma” geri mi çevrildi?
Bazılarının anlamakta zorlandığı nokta şu:
Kim siyasette eline geçen fırsatı geri çevirir ki?
Evet, çoğu zaman bu sorunun yanıtı “kimse” olurdu. Fakat Halıcı’nın tercihinin bir siyasi jest olduğu artık net. Kimi çevreler bunu romantik bulabilir, kimileri siyaseten planlı bir adım olarak değerlendirebilir. Ancak sonuç değişmiyor: Bu, Türkiye siyasetinde sık rastlanan bir hareket değil.
Sonuç: Fedakârlığın siyaset içindeki yeri
Siyaset, çoğu zaman “alan değil, veren kazanır” cümlesini doğrulamaz. Genellikle tersi olur. Fakat bazı anlar, istisna niteliğindedir; Halıcı’nın kararı tam olarak bu kategoriye giriyor.
Parti içi dengelerin yeniden kurulduğu bir dönemde, güç mücadelesine değil, “alan açma” politikasına yönelmek; siyasetin sert ikliminde dikkat çeken bir davranış. Bu hamle, hem Özgür Özel’in elini rahatlatmış hem de CHP içinde yeni yüzlere yer açmıştır.
Kısacası:
Yalım Halıcı bu kez konuşarak değil, çekilerek mesaj verdi.
Ve bazen geri çekilmek, en güçlü çıkışların zeminini oluşturur.
